Konya'nın kendini gizleyen esrarlı bir güzelliğini Ahmet Hamdi satırlara dökerken muhtemelen zihninde kentin tarihinin de esrarlı yanını da tahayyül etmiştir. Nitekim müellife göre bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanmaktaydı. Şehrin hafızası ziyadesiyle Selçuklu mirasına dayansa da Selçuklu'dan hemen öncesine kadar süregelen uzun bir Roma ve Hıristiyanlık geçmişi de yer almaktadır. Öyle ki İncil'deki mektuplarda bile Konya ve etrafındaki köyler havarilerin defalarca uğradığı noktalardan birisi olmuştur.
Aziz Pavlus ve Aziz Barnaba'nın Antakya'dan Anadolu'nun batısına doğru yol aldıklarında ilk uğradıkları durak Konya (lconium) olmuştur. Şehrin sakinleri fazlasıyla pagandır ve bu yeni davetçileri ilk başta hoş karşılamaz.
Ancak bu iki azizin gösterdiği mucize ve ikna edici konuşmaları burada inananları artırmıştır. Şehirde inananların mabetleri mütevazı ölçüde olsa da yükselmeye başlamıştır. Ancak inananların hayatı bundan sonra zorlaşacak yerel halkın ve yönetimin baskıları sertleşecek ve din bölgede ilk şehitlerini verecektir. Hıristiyanlık tarihinin önemli ilkleri bu şehirde kendisine yer bulmuştur. Örneğin ilk kadın martir (şehit) Azize Thecla bugünkü Sille Köyü'nde Aziz Pavlus'un öğretisini işitmiş ve iman etmiş, ardından pagan olan eşini terk edip misyon faaliyetlerini yürütmeye başlamış ve tebliğ esnasında yerel halk tarafından acımasızca katledilmiştir.