Page 130 - Dârülmülk Konya Dergisi 2023 3. Sayı
P. 130
çinileriyle şimdiki durumuna bakıldığında unsurların dışında- özgünlüğünü büyük ölçüde
epeyce bir bölümünün daha eksik olduğu kaybetmiştir.
ortaya çıkmakta, ancak bugünkü haliyle de Buna mukabil II. Kılıç Arslan’ın yaptırdığı
bir fikir sahibi olmamıza ipucu vermektedir. anıtsal kümbeti ile I. İzzeddin Keykavus’un
Her ne kadar zeminden dört metreye kadar başlatıp bitirmeye ömrü vefa etmediği için
olan alt tarafı orijinal kalmasa da yukarıda yarım kalan türbesi eski durumlarını daha iyi
sağlam durumdaki çinili kısım yok olan yan muhafaza edebilmiş, fakat Kılıç Arslan’a ait
kanatların devamı olduğu için- hiç olmazsa- olanın külahındaki çinileriyle, içinde medfun
buranın eskiliğini belirleyebilmemize imkân bulunan sultanların sandukaları da tahribattan
sunmaktadır. Nitekim bu eski kısımlar kurtulamamıştır.
sonradan alçı ile tamamlanıp yüzeyleri
geometrik ve bitkisel motiflerin yanı Alâeddin Tepesi nezdinde Selçuklu başkenti
sıra yazı ile de tezyîn edilerek eski haline Konya’yı taçlandıran bu külliye farklı
benzetilmiştir. Diğer taraftan 1968 yıllarındaki coğrafya ve ekollerden gelen sanatkârların
onarımlarda çıkarılan mihraba ait çini şekillendirdiği yeni bir sentez oluştururken,
parçalardan bunun zengin mukarnaslı bir 65 yıllık uzun inşâ dönemiyle de Selçuklu
kavsaraya sahip olduğu ve köşeliklerinin de mimarisinde görülmeyen bir uygulamaya
tamamen mozaik çinilerle bezendiği belli örnek teşkil etmiştir.
olmaktadır. Bütünüyle düşünüldüğünde; nesih Arazinin durumu ve çevre etkileri itibariyle
yazının güzelliğiyle kûfî yazının mükemmelliği her an yeni tehlikelere açık olan Selçuklu’nun
geometrik ve bitkisel tezyinatla özdeşleşirken, mihenk taşı bu külliyenin –hiç olmazsa-
kubbe geçişlerindeki geometrik çini panolarla bugünkü haliyle de olsa en iyi şekilde korunup
da tamamlanmakta ve kuvvetle muhtemel gelecek nesillere miras bırakılması şarttır.
olan- sırlı tuğla dekorlu mihrap önü kubbesiyle Çünkü O sembol bir eserdir. Yirmiye yakın
organik bütünlük ve kusursuz bir tasarım kitabesiyle Selçuklu tarihine tanıklık ederek
oluşturmaktadır. ışık tutmakta, sultanların da hâtıralarını
saklamaktadır. Çünkü O Türk tarihinin ve
sanatının çok çok önemli bir tapu senedidir *.
41
Sonuç: İki türbe ile beraber külliyeyi
oluşturan caminin ismi her ne kadar inşaatını
tamamlayan Alâeddin Keukubad’ın adıyla
anılmış olsa da; aslında Konya’nın ilk “Ulu
Camii” olarak Sultan I. Mesud tarafından
inşâ edildiği anlaşılmakta ve Altunapa
Vakfiyesi’nde adı geçen Alâeddin Tepesi’ndeki
eski caminin (Cami-ü’l Atik) doğudaki ilk
yapılan çok sütunlu bölüm olduğu kesinlik
kazanmaktadır. Diğer sultanların yaptığı
ilâvelerle bugünkü plan şemasını almış,
ancak zamanla geçirdiği onarımlarla –bazı 41* Bu makalenin hazırlanmasında emeği geçen asistanımız Mustafa
Çetinaslan’a teşekkür ederim.
129