Page 130 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 6. Sayı
P. 130
Mevlânâ fıkıh, tefsir, hadis gibi disiplinlerde geliştirmiş, başta Mesnevî-i Mânevî ve Dîvân-ı
derinleşmiş medrese kökenli bir sufidir. Kebîr olmak üzere birbirinden kıymetli çok
Seyyid Burhâneddin, babası öldüğünde belli sayıda hacimli esere imza atmıştır.
bir olgunluğa erişmiş bulunan Mevlânâ’ya, Mevlânâ’nın etrafında toplanan insanlar her
hocasından aldığı ledün ilmini aktarmış ve ne kadar onu bir mürşit olarak görseler de bu
dokuz yıl boyunca onun manevi gelişimiyle topluluğun belli bir tarikat usulü hatta hususi
yakından ilgilenmiştir. Bu, Mevlânâ’da bir tekkesi yoktu. Dolayısıyla Mevlânâ’ya
tasavvufun aslında 1244’te Şems-i Tebrizî izafe edilen Mevlevîlik bu dönemde klasik
ile tanışmasından çok daha evvel etkili bir tarikat özelliği taşımaz. Teşkilatlanmaya
olmaya başladığını ve Mevlânâ’nın, Seyyid dönük ilk çalışmalar, Mevlânâ’nın ölümünden
Burhâneddin’in yol göstericiliğiyle babasının sonra yerine geçip onun bağlılarını bir arada
öğretilerine göre hareket ettiğini gösterir. tutan Hüsâmeddin Çelebi (ö. 1284) ile
Mevlânâ’nın, babasının Maârif’ine yaşamı başlamıştır. Mevlevîliğin bir tarikat kimliği
boyunca verdiği büyük değer ve ayırdığı geniş kazanmasını sağlayan kişi ise Mevlânâ’nın
vakit de bunu doğrulamaktadır. Mevlânâ, büyük oğlu Sultan Veled’dir.
Şems-i Tebrizî ile tanışmasına kadar geçen
süre içerisinde, babasının izinden giderek Sultan Veled 1226’da Karaman’da doğmuştur.
müderrislik yapmış, vaazlarıyla ahaliyi Annesi, babasının hocalarından Şerefeddin-i
bilgilendirmiş/uyarmış ve fetvalarıyla onların Semerkandî’nin kızı Gevher Hatun’dur.
sorunlarına çözüm üretmiştir. Diğer yandan Sultan Veled’in erken yaşlardan itibaren
da Seyyid Burhâneddin’den aldığı irşat yetkisi dedesinden tevarüs eden geleneğe bağlandığını
çerçevesinde müritlerini yetiştirmiştir. Bu söyleyebiliriz. Zira o, 1240-1245 yılları
sayede âlim, emîr, tüccar, esnaf, zanaatkâr vb. arasında Şam ve Halep’te öğrenim görmüş,
toplumun farklı kesim ve katmanlarından çok bilahare Konya’daki Akıncı Medresesinde
sayıda insan kendisine bağlanmış, onun ilmî/ babasından el-Hidâye-Hanefi fıkhının en
manevi birikiminden yararlanmıştır. tanınmış metinlerindendir-dersi okumuştur.
Diğer taraftan sırasıyla Seyyid Burhâneddin
Mevlânâ ile Şems-i Tebrizî’nin tanışması gerek ve Şems-i Tebrizî’ye bağlanmış, babasının
Selçuklu Konya’sı gerekse tasavvuf tarihi halifeleri Selâhaddin-i Zerkûb (ö. 1258) ve
açısından çok büyük sonuçlar doğuracaktır. Hüsâmeddin Çelebi ile de son derece verimli
Zira burada biri Belhli diğeri Tebrizli, biri ilişkiler geliştirmiştir. 1292’de postnişin olan
Hanefi diğeri Şafii, biri ağırbaşlı bir âlim Sultan Veled, 1312’de Konya’da sona erecek
diğeri kabına sığmayan cezbe abidesi gezgin ömrünü babasının öğretilerini açıklamak
bir sufi, farklı ama görünüşteki farklılıkları ve yaymakla geçirmiştir. Bu çerçevede üç
dert etmeyen iki kişinin, ana yurtlarından mesnevi (İbtidânâme, Rebâbnâme, İntihânâme)
kilometrelerce uzakta bir araya gelerek, etkileri ve bir divan kaleme almıştır. Bu açıdan
asırları ve kıtaları aşan bir dostluğa imza atması Mevlânâ ile Sultan Veled arasında, İbnü’l-
söz konusudur. Mevlânâ, manevi gelişimindeki Arabî ile Sadreddin-i Konevî arasındaki
son aşamayı başlatan bu sohbet arkadaşının ilişkiye benzer bir ilişki göze çarpmaktadır.
etkisiyle aşk ve cezbeye dayanan, musiki, sema Selâhaddin-i Zerkûb’un kızı ve Sultan Veled’in
ve şiirle yoğrulan bir tasavvufî anlayış/yaşayış
128