Page 185 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 185
Hüdâyî’nin Konevî’nin Kırk Hadis
Şerhi’nde naklettiği: Ben Allah Teâlâ’yı
rüyamda genç bir oğlan şeklinde gördüm 7
rivayetinin tercüme ve şerhine şöyle bir
yorum getirdiği görülmektedir: Şâbb-ı
emred insan-ı kâmilin en güzel suretidir.
Burada anlatılmak istenen zâhirî mânaya
göre bir genç oğlanlık ya da delikanlılık
değildir. Nitekim bu hadîs-i şerîfin mânası
hakkında ulemâ şunu söyler: Hak -celle
ve a’la- hazretleri suretten, cisim ve
cismâniyetten münezzehtir. Bu duruma
göre rivayetin mânası şöyle olmalıdır:
Ben Rabbimi gördüm, ben şâbb-ı emred/genç
bir delikanlı olduğum halde. Hüdâyî bu
yorumu güçlendirmek adına İbn Arabî ve
Sadreddin-i Konevî’yi kasd ederek keşf
ehli büyük şeyhlerin böyle yorumladığını
söyler. Varlık tektir. Zâhir olan, olacak olan
ve görünenin hepsi o vücudun eserleridir.
Zâhir olan ilâhî isimlerin mazharlarıdır. Bu
kesret âlemini gerekli kılan ise esmânın
kesreti/çokluğudur.
Allah zât itibariyle tektir ama, esmâ ve
sıfatlarının zuhûru kesret olarak görünür.
Onun mazharları olan varlık âleminin kesret/
çokluk hâlinde görünüşü, bizim algımızı
yanıltmaktadır. İnsanoğlu kesreti görerek
onlara varlık izafe ederse vahdeti/birliği
göremez olur. Oysaki görünen âlemde
var olan şeylerin vücudu kendinden değil,
O’ndandır. Çünkü Kâim bi-nefsihî olan
sadece Allah olduğu için Hakk’ın dışında
hiçbir şeyin varlığı kendinden değildir.
Celvetî geleneğinde Hakkıyye kolunun
kurucusu kabul edilen Bursalı İsmail
Hakkı, altı yüz yıllık Osmanlı döneminde
7 İbn Arrâk, Tenzîh, I, 145; Münâvî, Feyzü’l-kadîr, IV, 6;
Gümüşhânevî, Râmûzu’l-ehâdîs, I, s. 286.
183