Page 187 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 187

ihtişamlıdır. Bursevî, Mevlânâ ile Konevî’yi   Hacı Bektâş-ı Velî arasındaki bir olaya işaret
                 mukayese ederek şöyle bir değerlendirme     ederek Mevlânâ’yı tâife-i meczûbînden sayar
                 yapar: Rütbe-i hakikatte Hazret-i Sadr ile   ve kendisinin meylinin ise Hacı Bektâş-ı
                 araları, beyne’s-semâi ve’l-arddır. Onun bu   Velî’den yana olduğunu açıkça ifade eder. 8
                 ifadelerinden onun gözüyle Mevlânâ ile      Tasavvuf tarihimizde cezbe ehli sûfîlerin
                 Sadreddin-i Konevî mukayese edildiğinde     muhabbeti öne çıkararak zaman zaman
                 hakikat derecesi bakımından aralarında yerle   ibadeti ihmal ettikleri, müteşerrî zâhidlerin
                 gök arası kadar fark olduğu anlaşılmaktadır.   de ibadeti öne çıkararak muhabbeti
                 Hiç şüphesiz bu, meşrep farklılığından      görmezden geldikleri sık karşılaşılan
                 kaynaklanan bir fark olmalıdır. Yoksa sûfî   olaylardandır. Dolayısıyla mârifete ermenin
                 kimlik olarak her ikisi de alanında kutup ve   yolunun Konevî ve Hüdâyî’nin belirttiği gibi
                 mihver şahsiyetlerdir.                      ibadet ve muhabbet dengesinden geçtiği
                 Bursalı İsmail Hakkı’nın ifadesine göre,    anlaşılmaktadır.
                 sûfîler nezdinde Şeyhan denilince Şeyh-i
                 Ekber Muhyiddin ile Şeyh Sadreddin murad
                 edilir. Bursalı İsmail Hakkı, Sadreddin-i
                 Konevî’nin Şeyh-i Ekber’in nakkadı (en
                 çok tenkit edeni) ve onun hikmet mumunu
                 yakan tek sûfî olduğunu edebî ifadelerle
                 anlatır. Onun tasavvuf vadisinde ortaya
                 koyduğu ıstılah ve prensiplerin kendisinden
                 öncekiler tarafından ortaya konulamadığını
                 ifade eder ve eserlerinin onun bu özelliğine
                 şâhid olduğunu belirtir.

                 Celvetî geleneğindeki Sadreddin Konevî’ye
                 bağlılıkla beraber Mevlâna Celaleddin-i
                 Rûmî’ye biraz daha farklı yaklaşma anlayışı,
                 Celvetiyye’nin Hâşimiyye kolunun kurucusu
                 olan Haşim Baba’da daha yukarı noktalara
                 taşınmakta, Mevlânâ’yı meczuplukla itham
                 eden bir noktaya ulaştırılmaktadır. Bu
                 anlayış Haşim Baba’nın Celvetîlikle beraber
                 Bektâşîliğe nisbesiyle de yorumlanabilir.
                 Haşim Baba Mısır Kaygusuz Abdal Tekkesi
                 ile Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı’na gidip
                 gelen ve oralara bağlılığı bulunan bir Celvetî
                 şeyhidir. Haşim Baba Ankâ-yı Meşrık adlı
                 eserinde Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî ile

                                                                       b
                 8 Ankâ-yı Meşrık, Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi, nr. 3094, vr. 15 -16 . b






                                                            185
   182   183   184   185   186   187   188   189   190   191   192