Page 59 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 59

KONEVÎ:

                 TASAVVUFU BİR HAKİKAT YOLU OLARAK

                 TEMELLENDİRMEK




                 ABDULLAH KARTAL






                 Bu yazıda esas amaç, Konevî’nin tasavvufu bir   hayatında gerçekleşeceği anlamına gelir. Bütün
                 bilgi sistemi olarak nasıl ortaya koyduğunu   müminler, vahye tabi olmanın karşılığı olarak
                 göstermektir. Ancak Konevî’nin ne yaptığını   hakikate dair tam bilgiye âhirette ulaşacaksa
                 ve yapmak istediği şeyin değerini anlayabilmek  da bir kısım insanların belirli ölçüde dînî
                 için bu çerçevede tasavvufun hangi            hakikatlere bu dünyada ulaşması mümkün
                 süreçlerden geçtiğini ve Konevî’nin hangi     müdür? İşte tam da bu soru İslâm düşüncesi
                 mirası devraldığını kısaca tasvir etmek gerekir.  denilen faaliyet alanını ortaya çıkarmıştır.
                 Bu nedenle tasavvufun tarihsel sürecine bir   Bireysel olarak insanlar, İslâm vahyinin
                 bilgi sistemi olması yönüyle kısaca bakacağız.   ortaya koymuş olduğu hakikate ulaşabilir
                 Kuşkusuz bu sürece dair her bir yargı, esasen   mi ve ulaşabilirse şayet onu nasıl bilebilir?
                 derin tarihsel tazammunlara sahiptir. Ancak   Gerçekte bütün İslâm düşüncesini ortaya
                 bu yazının amacı bu olmadığı için bu süreçleri   çıkaran ve herkesin cevaplamaya çalıştığı
                 tasvirle yetineceğiz.                         ana soru, kuşkusuz budur. Tarihsel sürece
                                                               baktığımızda bütün dînî düşünceyi bu eksende
                 Eşyayı bulunduğu hâl üzere ve nasıl ise
                 öyle bilmek, en genel anlamda hakikati ve     tasnif ve kategorize etmek mümkündür. Bu
                 Tanrı’yı bilmek, insanlığın kadim ve en derin   bağlamda değişik tasnifler yapılabilir. Sünnî
                 problemi olagelmiştir. Felsefe ve din bu aslî   paradigma dikkate alındığında genel olarak
                 meseleye cevap arayan ve cevap vermeyi        dînî hakikatleri temsil etme yetkisi kelâm
                 amaçlayan iki farklı yapıdır. Felsefe, başta   ilminin uhdesinde gibi görünmektedir. Genel
                 akıl olmak üzere insanın imkânlarıyla faaliyet   kabule göre İslâm’ın inanç ilkelerini belirleyip
                 yürütürken din, insanın müstakil olarak ve    temellendiren bir disiplin olarak kelâm ilmi,
                 kendi imkânlarıyla hakikati bilemeyeceği,     dînî ilimlerin aslını oluşturur, diğer ilimler ise
                 bizzat hakikatin kendisi olan Tanrı’nın       ona bağlıdır ve ikinci sırada yer alır. Nitekim
                 insana hakikati bildirmesiyle yani vahiyle    kelâm ilminin “küllî ilim” ve “usûlu’d-dîn”
                 hakikati bilebileceği ilkesi üzerine oturur.   şeklinde tanımlanması, bu ilmin dînî ilimler
                 Dolayısıyla din açısından hakikat, vahiyden   içerisindeki en üst statüsünü gösterir. Zira
                 ibarettir. İslâm dini söz konusu olduğunda    Gazzâlî’nin belirttiği üzere bütün dînî
                 tek gerçeklik Kur’an’dan ibaret olan vahyin   ilimlerin mebdelerini ve esaslarını ispat edip
                 sunduğu Allah’tır. Vahye tabi olan her        temellendirdiği için kelâm küllî ilim, diğer
                 mü’minin, Allah’ı âhirette müşâhede edecek    dînî ilimler ise kelâma nispetle cüz’î ilimdir.
                 olması, hakikati bilmenin tam olarak âhiret   Bu statü, dînî ilimler içerisinde kelâm ilminin,








                                                            57
   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64