Page 16 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 16
Mektupta: “mahdûm keşf-irâz etmiş (keşfi/ sağlığına kavuşturan Sadreddin-i Konevî’ye bu
sırrı ifşa etmiş); be-heme-hâl asl-ı pâkine îsal konağı bağışlamıştı. Önce kabul etmeyen fakat
edesiz (tertemiz aslına ulaştırasınız).” der. daha sonra ısrarlar üzerine buraya yerleşen
Mektubu çocuğuyla birlikte Şeyh Sadaka’ya Konevî, konağın uygun bir salonunu kütüphane
gönderir. Mektubu alan Şeyh Sadaka vaziyeti hâline getirerek, kitaplarını buraya bağışlayıp
anlar ve çocuğa derinden bir nazar eder. vakfetti. Vefatını takiben vasiyetine uygun olarak
(Menâkıbnâmenin ifadeleriyle:) “Derhâl hasta- sade ve mütevazı görünümlü türbesi de buraya
misâl (hasta gibi) ol ma’sûm-ı pâka (tertemize) inşâ edildi. Mâmure üzerinde birçok ilâve ve
bir sudâ’ (baş ağrısı) ârız olup mübârek başını değişiklikler yapılmış, II. Abdülhamid Han
hâcesinin (hocasının) mübârek dizine koyup zamanında ve onun isteği üzerine Konya Valisi
vedâ’ (vefat) eyledi.” 4 Ferid Paşa tarafından, 1899 yılında yeniden imar
ve ihyâ edilmiştir. Türbe, Konya’nın istasyon
semti civarında bugün de onun adı ile anılan
Vefâtı ve Türbesi mahallede yer almakta olup cami ve türbeden
Tarihî kaynaklardan vefat ettiği gün ve ay müteşekkildir. Osmanlı Arşivi belgelerinden
tam olarak tespit edilemeyen Şeyh-i Kebîr anlaşıldığı kadarıyla Konevî Vakfı son dönemlere
Sadreddin-i Konevî’nin vefat yılı 673/1274’tür. kadar faaliyetlerini sürdürmüştür.
Keklik, vefatının 1 Aralık 1273’ten sonra
olduğunu ve muhtemelen de 1274 yılının Eğitimi
başlarında onun hayata gözlerini yumduğu
kanaatini taşıdığını belirtir. Sadreddin-i Tasavvuf tarihinde “Şeyh-i Kebîr” lakabıyla
Konevî, Şam’da medfun olan Şeyh-i Ekber bilinen Sadreddin-i Konevî’nin tasavvufî
İbn-i Arabî’nin yanına defnedilmeyi vasiyet eğitiminden bahsetmek isteriz. Daha önce
etmişse de bu vasiyet gerçekleşmemiş, Konevî’nin tasavvufî eğitimini iki büyük
cenazesi bugün Konya’da kendi adını taşıyan sûfîden, İbn-i Arabî ve Evhadüddin-i
caminin avlusuna defnedilmiştir. Bazı Kirmânî’den aldığını söylemiştik. Konevî’nin
kaynaklarda 16 Muharrem 673/2 Temmuz tanıştığı sûfîler sadece bu ikisi değildir.
1274 tarihinde vefat ettiği zikredilir. M. Dönemin ünlü sûfîlerinden, İbn-i Arabî’nin
Önder ise Reğaibü’l-menâkıb’dan naklen onun kendisine “tükenmez hazine” dediği,
Mevlâna’dan dokuz ay sonra Eylül 1274’te vefat Kübreviyye şeyhi Sa’deddin-i Hammûye
ettiğini kaydeder. (Hamevî) (v.671/1272-73’ten sonra [?])
de Konevî’nin görüşüp istifade ettiği
Bugün kütüphane ve mescidi hâlâ kullanılan
ve Sadreddin-i Konevî’nin adını taşıyan kişilerdendir. Konevî kendisiyle Şam’da
mâmurenin bulunduğu yerde Hoca Cihan görüşmüştür. Ancak görüştüğü kişilerden
konağı bulunmaktaydı. Hoca Cihan, oğlunu İbn-i Arabî ile birlikte öne çıkan isim
4 “Ümerâ ve zâbıtân-ı Bahriyye’ye mahsûs tercüme-i hâl varakasıdır.” başlıklı bir Osmanlı Arşivi belgesine göre Sadreddin-i Konevî’nin
soyu devam etmektedir. Mustafa Asaf isimli bir Bahriye görevlisi kendisi hakkında şu bilgileri verir: “İsmim Mustafa Asaf. Pederim
Muhâsebe-i Umûmiyye Mâliye Kalemi hulefâlığından (mütekâid: emekli) Mustafa Mehmed Rüşdü Bey’dir, hayattadır. 1298 Mart’ının
25’inde Dersaâdet’te (İstanbul) Beykoz’da tevellüd eyledim (doğdum). Sadreddin-i Konevî sülâlesindenim.” (Belgeden beni haberdar
eden Halil Biçer dostuma teşekkürlerimi arz ederim.)
14