Page 71 - Dârülmülk Konya Dergisi 2025 8. Sayı
P. 71

Vezirlik döneminde Nahcuvânî uç               “En büyük sultan, yüce hakan, milletlerin
                 beyler arasındaki muhalifleri itaat altına    efendisi, Arap ve Acem sultanlarının sultanı,
                 almak ve merkezde daha liyakatli kişileri     Müslümanların sınırlarının koruyucusu,
                 görevlendirmek için bazı düzenlemeler yaptı.   mümin beldelerinin hamisi, kâfir ve müşrikleri
                 Ancak Karatay’ın desteğine rağmen, sahada     öldüren, başkaldıranları ve isyankârları
                 işlerin usul ve kurallara göre gitmediğini    kahreden, bütün âlemde adaletin yayılmasını
                 gözlemledi. Bu duruma Moğolların sürekli      sağlayan, hakkı yücelten ve batılı alçaltan,
                 artan vergi talepleri de eklenince, bir önceki   zamanın İskender’i, Allah’ın çekilmiş
                 vezir Şemseddin İsfahânî’nin akıbetine        kılıcı, dünya ve dinin yüceliği, İslam ve
                 uğramaktan korkarak görevinden çekildi.       Müslümanların seçkini, Ebü’l-Feth Keykubâd
                                                               b. Keyhüsrev b. Kılıçarslan’a…”
                 Nahcuvânî, yöneticilik ve mansıplarından
                 ayrıldıktan sonra, Şam bölgesine gitti,       Bu noktada şu soruyu sormak yerinde
                 Halep’te inzivaya çekildi. Burada evinden     olacaktır: Nahcuvânî sultana neden fıkıh
                 dışarı çıkmadan ilimle meşgul oldu. Bu        veya felsefe ile ilgili bir eserini değil de bir
                 dönemde pek çok âlim ve öğrenci, bilgi        tıp eserini ithaf etmiştir? Bu soruya pek çok
                 ve tecrübelerinden faydalanmak amacıyla       cevap verilebilir. Hami arama gibi yaygın
                 ziyaretine geldi. Kısa bir süre sonra hicri   sebeplerin yanı sıra, bu tercihin üç temel
                 651/1253 yılında Halep’te vefat etti.         nedeni olduğu söylenebilir:

                                                               Birincisi, Nahcuvânî’nin Anadolu’da
                 Hallu Şukûki’l-Kânûn Adlı Tıp Eseri           bulunduğu dönemde Selçuklular yalnızca
                                                               medreseler değil, aynı zamanda geniş bir
                 ve Sultan’a İthafı                            dârüşşifa ağı da kurmuşlardı. XIII. yüzyılın
                 Nahcuvânî’nin burada incelediğimiz eseri,     başında Mardin Necmeddîn İlgazi Mâristânı,
                 tıpla ilgili olup adı Hallu Şukûki’l-Kânûn’dur   Silvan Dârüşşifası, Kayseri Gevher Nesibe Tıp
                 (bundan sonra Hall olarak yazılacak). Eserin   Medresesi, Akşehir Dârüşşifası, Sivas İzzeddîn
                 adı, İbn Sînâ’nın el-Kânûn adlı kitabına yönelik   Keykâvus Dârüşşifası ve Divriği Turan Melek
                 Râzî’nin eleştirilerinin çözümü anlamına      Dârüşşifası gibi kurumlar faal durumdaydı.
                 gelmektedir.                                  İkincisi, yukarıdaki darüşşifalara ilaveten
                 Hall iki defa ithaf edilmiştir. Bursa İnebey   I. Alâeddin Keykubad Konya Alâeddin
                 Yazma Eser Kütüphanesi’nde (HÇ, 829)          Dârüşşifası, Çankırı Cemâleddin Ferruh
                 bulunan nüshanın ithafında yer alan “es-      Dârülâfiyesi, Kütahya Dârüşşifası ve Aksaray
                 sadriyye es-sâhibiyye” gibi ifadelere bakılırsa   Dârüşşifası gibi birçok kurum da ya doğrudan
                 eser önce baş vezirlik makamına ithaf         onun tarafından veya onun himayesiyle
                 edilmiştir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde       kuruldu. Nahcuvânî, bu nedenle ona ithaf
                 (Ayasofya, 3721, 3545) ve Paris BnF’de (A 2936)   edilecek en uygun eserin bir tıp eseri
                 bulunan nüshalara göre ise eser I. Alâeddin   olduğunu düşünmüş olabilir. Nahcuvânî’nin
                 Keykubad’a ithaf edilmiştir. Sultan’a ithaf   Anadolu’ya geldikten sonra müderrislik ve
                 metni şöyledir:                               kadılık görevleri yanında, I. Keykubad’ın
                                                               Konya’da inşa ettirdiği dârüşşifada tabip veya








                                                            69
   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76