Page 55 - Dârülmülk Konya Dergisi 2023 3. Sayı
P. 55

Bekçi Kulübesi                                Kulübemiz bir süre mahallemize hizmet verdi.
                                                                                 Ancak bir sabah bekçimiz kulübesinde ölü bulundu.
                                   Mahallemizi, şimdilik noktalarken sözünü      Dediklerine göre ısınmak için yanına aldığı mangal
                                   ettiğimiz kitabımızdan küçük bir alıntı       yavrusundan sızan karbon monoksit gazından
                                   yapıverelim. Bakalım yedi yıl önce neler      zehirlenmiş. Ondan sonra kulübemizin tadı
                                   yazıvermişiz;                                 tuzu kalmadı. Zaten yeni bekçi de verilmemişti.
                                   Fahrünnisa Mahallesi, bir zamanlar siyasetin   Kulübenin ne zaman kırklara kavuştuğunu/
                                   en canlı olarak yaşandığı yerlerdendi. 1946’dan   karıştığını hatırlayan bile kalmadı. (s. 33)
                                   sonra ülke çapında gelişen Demokrat Parti,    Ve ben 83 yaşındaki Saim Sakaoğlu zaman
                                   bizim mahallemizde de bu canlılığını giderek   zaman arabama atlayıp Çaybaşı Caddesi’ne
                                   artırıyordu. Bunun sonucu olarak da 1950, 1954   giderim. Eskisine göre iki misli genişlemiş
                                   ve 1957 seçimlerinde Demokrat Parti’nin kalesi   olan caddemizin uygun bir yerine, özellikle
                                   konumundaydı.                                 kendi evimizin alanının karşısına arabamı
                                   Ancak mahallemizin ana caddesi olan Çaybaşı   park edip dışarı çıkarım. Bir sağa bir sola
                                   Caddesi dâhil hiçbir caddesinde asfalt kaplama   adımlar dururum o yeni yolu. Ve başlarım
                                   yapılmamıştı. Öncelikli istekler arasında bu vardı.   tarih avcılığına… Hani o belli gecelerde üzüm
                                   Nitekim 1954 yılında bu ana caddemizin bir    çubuklarını yakıp üzerinden atladığımız
                                   bölümü asfaltlanmıştı.                        arkadaşlarımız? Hani gönüllü müezzinimiz
                                                                                 Pehlivan Yusuf Yöreli’nin ezan sesi… Hani
                                   Oyıllarda telefon âdeta anka kuşu gibi idi; adı   çaya düşürdüğümüz küreklerimizin ardından ,
                                   vardı da kendisi yoktu. Mahallemizin hiçbir evinde   ‘Kürek gittiii.’ diye yardım istememiz… Hatta,
                                   telefon bağlı değildi. Buna bir çare bulunmalıydı.   en sert kartopunu kimin yapacağı kartopu
                                   Bulundu da.
                                                                                 yarışmaları… Kış aylarında çalı iğdelerindeki
                                   Paşalı Köprü’den suyun gelip ana caddelerin   serçeleri avlamamız, Saracıklılar yanından
                                   kesiştiği kavşakta uzun bir köprü vardı. Çayımızın   akıp giden Abdürreşit Caddesi’nin alt yolunda
                                   üzerindeki en uzun ikinci köprü bu idi. (Birinciliği   oluşan gölde buz pateni yapan ağabeylerimiz…
                                   ise, adı üzerinde, Paşalı Köprü idi.) O dört yol   Dev kavak ağaçlarının dallarından yapıp
                                   ağzına, Tellal Pazarı’nda gece bekçisi olarak   da öttürdüğümüz düdüklerimiz…. Ve
                                   çalıştığı için ‘Bekçi Alâ (Ali Ağa)’ diye bilinen   mahallemizin çoban İbrâmâ’nın, “Hooo,
                                   komşumuzun köşedeki evinin yan tarafına bir bekçi   hooo… “ diye  sürüyü yönetmesi…
                                   kulübesi konduruldu. Bu, sonradan moda olacak   Bir varmış, bir yokmuş… Ama biz hâlâ gökten
                                   olan telefon kulübelerinin daha basiti bir yapıda idi.   düşecek elmaları bekliyoruz.
                                   Emniyetten görevlendirilen bir bekçi, akşama doğru
                                   geliyor, gece kulübede bekleyip sabahleyin ayrılıyordu.

                                   Resmî kıyafetli idi; düdüğü de vardı.
                                   Kulübenin asıl önemi, içinde, Frenkçede ‘manuel’
                                   diye adlandırılan türden bir el telefonunun olması
                                   idi.  Çalışması zaman alıyordu. Olsun, hiç yoktan
                                   iyi idi ya...








                                                                              54
   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60