Page 61 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 6. Sayı
P. 61
uzun bir dua yazmış ve bu duayı mumlayıp alınmış olmalıdır. Mektubun devamında
takkeye (arakiyye) iliştirmiş ve oğluna Mevlânâ Hâce-i Cihân’a “bağış ıssı” diyerek
giydirmesini söylemiştir. Hâce-i Cihân, onun bir başka özelliğini dillendirmektedir.
Konevî’nin bu dediklerini yaptıktan sonra Anlaşılıyor ki Hâce-i Cihân zengin ve
çocuk bu sayede hastalıktan kurtulmuş ve o hayır sahibi biridir. Mevlânâ mektubunun
zamanlarda kendi evi olan bu günkü Konevî devamında daha önce sözünü ettiği veya
Hankâhı’nın bulunduğu yeri Sadreddin ihtimal ki karşılıklı bir görüşmede söylediği
Konevî’ye hediye etmiştir. Menakıbname bir hayır işinden bahisle, eski başvuruları ve
sahibi, Hâce-i Cihân’ın, I. Alâeddin Keykûbâd ısrarları nedeniyle Hâce-i Cihân’a zahmet
(1220-1237) zamanında yaşadığını söylemekte verdiğini ama bu hayır işin tamamlanmasının
ama bu olayların yaşandığı tarih ile ilgili da yine onun eliyle olduğunu; devamında
herhangi bir kayıt vermemektedir. bu yaptığı hayırlı işi ikiye bölmemesini
söylemektedir.
Hâce-i Cihân hakkında bir başka bilgi de yine
ismi anılmaksızın Mevlânâ’nın yazdığı bir Buna göre, Mevlâna’nın Hâce-i Cihân’a
mektupta geçmektedir. Burada da Konevî’nin yazdığı mektubun tarihlendirmesini şu şekilde
menakıbını doğrular nitelikte onun zengin yapabiliriz: II. Gıyaseddin’in ölümünün
biri olduğunu görüyoruz. Doğrudan Hâce-i ardından, II. İzzeddin Keykâvus’un ilk tahta
Cihân’a yazılan uzun mektupta Mevlânâ’nın çıktığı 646 (1248)’den sonraki bir zaman
verdiği bilgiler dikkat çekicidir. Mevlânâ, dilimi içerisindedir. Bu ise, değişik tarihlerde
mektubunun daha başında Hâce-i Cihân’ın İzzeddin ve Rükneddin arasında el değiştiren
kutlu ruhunun dünyadan kaçtığını söylüyor. ve en sonunda İzzeddin’in Bizans’a sığınıp,
Mektubun devamında Mevlânâ, uzun bir artık Selçuklu tahtına bir daha oturamadığı
şekilde ihtimal ki, sıkıntı içerisinde olan bir 659 (1260-1261) tarihleri arasında olmalıdır.
kişiye seslenmekte ve öğütler vermektedir. XIV. yüzyılın ikinci yarısında, Aksaray’da
Mevlânâ mektuplarını A. Gölpınarlı’nın yazılan “Tezkiretü’l-‘İberi ve’l-‘sâr fî Bahsi’l-
dediği gibi “olgunluk” döneminde yazmıştır. Ümemi ve’l-Emsâr” isimli bir yazmada Sultan
Bu dönem ise Şems’ten sonraki dönem olan I. Alâeddin Keykûbâd dönemindeki ulema
Mayıs 1247 sonrasıdır. Yine yaşadığı devrin bir ve şuaranın isimlerinin yer aldığı listede yine
bölümü II. İzzeddin Keykâvus ve kardeşi IV. Hâce-i Cihân şöyle geçmektedir; “Onun
Rükneddin Kılıçarslan’ın saltanat kavgalarının zamanı, büyük âlimlerin bir araya geldiği bir
yaşandığı dönemi de içerisine aldığından dönem olmuştur. Dönemin önde gelen âlimleri ise
mektupta geçen bu bahisler dikkatimizi şunlardı: Şeyh Sadrüddin Konevî, Celâlüddin
çekmektedir. Moğolların vassalı konumunda Muhammed Rûmî ve babası Sultanü’l-Ulemâ
olan Selçuklu Konya’sı, iki kardeş arasında Bahâüddin, Şemsüddin Tebrizî, Şeyh Ahmed
sık aralıklarla el değiştiren Türkiye Selçuklu Trabzonî, Şeyh Muhammed el-Medenî, Şeyh
tahtının beraberinde getirdiği sıkıntıyı da Şücâ‘üddîn, Şeyh Muhammed Hatîb el-Kâbilî,
yaşıyordu. Bu sıkıntı doğal olarak önce devlet Hâce-i Cihân, Şeyh Tavus Hindî, Şeyh Sultan
adamları nezdinde daha bariz bir şekilde Karatâyî, Şeyh Emîr Gâzî, Hakîm Bahir el-Alâ Ali
hissediliyordu. Mevlânâ’nın, Hâce-i Cihân’a b. Tahir ve emsali…”.
yazdığı mektup, bu sıkıntılı günlerde kaleme
59