Page 67 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 67
dolaylı olarak neredeyse bütün eserlerinde felsefe ile karşılaştırır. Onlar, ne gerçek imanın
bir bilgi sistemi olarak kelâma sert eleştiriler gerektirdiği noktada durmuşlar, ne tasdik
yöneltir. Ancak Tûsî’ye yazdığı mektupta şartlarını yerine getirmişler, ne muhakkikler
değerlendirmelerinin özetini bulmak gibi ilâhî haberleri bulunduğu hâl üzere idrak
mümkündür. Vahiyden bilgi üreten bir edebilmişler, ne de filozoflar gibi saf düşünce
bilgi sistemi olarak kelâmın yapısı ve bu ve mantıkçılar grubuna dahil olabilmişlerdir.
yapının ürettiği bilgilerin değeri meselesi Dolayısıyla Konevî açısından kelâm,
eleştirilerinin odaklandığı iki noktadır. Nebî epistemolojik bir yapı olarak hiçbir değere
ve yetkin velîlerin getirdiği hakîkate dair sahip değildi. Böylesi bir sonuca ulaşmış
bilgi karşısında müslümanları, zâhirîler, selef, Konevî’nin, aklın idrak alanı içinde yer alan
kelâmcılar ve sûfîler olarak dört gruba ayırır. konularda muhakkiklerin burhan yöntemini
Zâhir ile yetinen zâhirîler ile tecsim, teşbih ve kullanan filozoflara muvafakat ettiğini dile
te’vîlden uzak duran, böylece imanını, hiçbir getirirken kelâm yönteminin ürettiği bilgiler
fayda vermeyen zan ve kıyasların kuşkuları hakkında “Muhakkikler, farklı derecelerde
ile karıştırmayan selef, tastik ve salt iman bulunan kelâmcılara sadece basit meselelerde
yolunu benimseyerek zaten hakikate dair bir pek az muvafakat ederler.” demiş olmasına
iddia içermezler. Bilgi kaynakları, meşrepleri şaşmamak gerekir. 5
ve hâlleri bakımından peygamberlere ortak Konevî, böylece kelâmın dînî hakikati idrak
olmakla elde ettikleri bilgi ile muhakkik etmemizi mümkün kılan bir bilgi sistemi
sûfîler, şüphesiz Konevî nazarında en üstün olamayacağını ve dolayısıyla epistemolojik
gruptur. Çünkü muhakkikler, kendilerine bir değeri olmadığını ilan etmiş oluyordu.
bildirilen gerçeği (vahyi), bizzat bulunduğu Her şeyden önce bunun tarihsel olarak ne
hâle göre ve nasıl ise öyle idrak etmişlerdir. anlama geldiğini sorgulamamız gerekir.
Burada Konevî’nin kelâma yönelik sert Tasavvuf teorisyenleri, kendi epistemolojik
eleştirilerine tanık olmaktayız. Kelâmcılar, bir sistemlerini inşa etmekle birlikte neredeyse
yöntem olarak nazar ve idrak kuvvetlerinin dînî düşüncede kelâmın mutlak otoritesini
idrak edebildiği şeyleri kabul etmiş, bunun kabul etmişlerdi. Gazzâlî, kelâmı, her ne
dışındakilerini te’vil ederek ilâhî haberlerdeki kadar imanın hakikatlerine ulaştırmada
zâhirî anlamı Allah’tan olumsuzlamıştır. Aklî yetersiz olarak görse de dînî ilimler skalasında
tenzih ilkesine dayanılarak yapılan te’vil, inanç esaslarını tanzim eden üst bir ilim
kesin bir esasa dayanmaması nedeniyle bazan olarak görmek suretiyle bu ilme önemli
isabetli olsa bile kesin (yakînî) bir bilgi ifade bir yer vermişti. Öte yandan İbnü’l-Arabî,
etmez. Konevî, te’vildeki isabeti, doğru bir kelâmı yapısal olarak eleştirse de en azından
yol takip edildiği için değil sadece tesadüfî bir kelâmcıların pek çok konuda isabet ettiğini
şekilde ulaşılan bir sonuç olarak görür. Konevî, dile getirmişti. Peki Konevî, kelâmı neden bu
İbn Rüşd’ün kelâma yönelik eleştirilerini denli muhatap almamaktaydı? Kanaatimce
çağrıştıracak şekilde kelâmın epistemolojik Konevî, kelâma yönelik eleştirilerin tarihsel
yapısını, hem diğer üç dînî yöntem hem de sürecindeki son aşamayı ve hatta esaslı
5 Sadreddin Konevî, Yazışmalar (çev. Ekrem Demirli), İstanbul 2002, s. 23-25, 189.
65