Page 93 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 5. Sayı
P. 93

SADREDDİN-İ KONEVÎ İLE

                 HZ. MEVLÂNÂ İLİŞKİLERİ NASILDI?




                 MEHMET DEMİRCİ






                 Sadreddin Konevî konusunu ilk olarak bundan çeyrek   şahsiyettir. Her ikisi de şöhretlerini Konya’da
                 asır evvel, sanırım 1988 senesinde, o zamanki Selçuk   elde ettikleri gibi, en verimli çalışma ve eserlerini
                 Üniversitesi’nin düzenlediği Sempozyumda sunduğum   de bu şehirde vücûda getirmişlerdir. Yaşları
                 bir tebliğde ele almıştım. O günden bu yana hayli   hemen hemen aynı olup, doğum ve ölüm tarihleri
                 gelişmeler oldu. Konevi’nin bütün eserleri çalışkan ilim   birbirine oldukça yakındır. Tam adı Muhammed
                 adamı Ekrem Demirli tarafından Türkçe’ye çevrildi.   b. İshak b. Muhammed b. Yusuf b. Ali olan
                 Bu defa benden Dârulmülk Konya dergisi için benzer   Sadreddin-i Konevî, Mevlânâ birbirine yakın
                 konuda bir yazı istendi. Bunun üzerine o yıllarda   tarihlerde doğmuşlardır. Hz. Mevlânâ 604/1207,
                 yazdıklarımı kısmen güncelleyerek tekrar kaleme aldım.  Sadreddin-i Konevî ise 606/1209 doğumludur.
                                                               Vefatları da birbirine yakındır, Mevlânâ’nın
                 Anadolu Selçukluları dönemi Türkler’in bu
                 topraklarda yerleşme ve kök salma devridir. Haçlı   Hakk’a vuslat günü 672/1273 iken, Konevî ondan
                 seferleri, Moğol istilası gibi çok büyük sıkıntılar   sekiz ay kadar sonra 673/1274 senesinde vefat
                 yaşanmıştır. Bunun yanında bir takım cemâlî   etmiştir.
                 tecelliler de bu coğrafyada bu zaman dilimi içinde  Bunlardan Hz. Mevlânâ tanınmışlık bakımından
                 gerçekleşti. Bunlardan en çok dikkati çeken   daha şanslı sayılır. Eserleri eskiden beri Osmanlı
                 ve kalıcı olanı şudur: Bu devirde, Anadolu’nun   ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde çokça
                 dînî-tasavvufî düşünce bakımından verimli bir   okuna gelmiştir. Üç çeyrek asırdan bu yana ise
                 senteze sahne olduğu görülüyor. Orta Asya’nın   bütün kitapları defalarca Türkçe’ye çevrilmiştir.
                 dinamik, yapıcı gazi-dervişleri, güneydeki    Mevlânâ, gül bahçeleri ortasındaki türbesinde,
                 Şam, Basra, Bağdat’ın tasavvufî birikimi ve   uzaklardan görünen Kubbe-i Hadrâ’nın altında,
                 Endülüs’ten süzülüp gelen yüksek seviyede     yakınları ve yârânı ile birlikte huzur içinde
                 tasavvuf tefekkürü gibi çeşitli fikir ve meşrepler   yatarken, her geçen gün artan milyonlarca
                 Anadolu’da birleşmiş, hal hamur olmuş ve yeni   ziyaretçisinin dualarına muhatap olmaktadır.
                 bir terkibe kavuşmuştur. Bu ortamda isimleri   Sadreddin-i Konevî ise bir mahalle arasındaki
                 dikkati çeken ve tesirleri günümüze kadar devam   ahşap malzemeden oluşan konik bir parmaklık
                 edenler vardır. İşte bu terkîbin meyvelerinden   altındaki üstü açık sayılan mütevazı kabri içinde
                 ikisi Sadreddin-i Konevî ve Mevlânâ Celâleddin-i   medfundur. İleride görüleceği üzere bu her
                 Rûmî’dir.
                                                               iki büyük zâtın türbeleri hâl-i hayatlarındaki
                 Mevlânâ Celâleddin ve Sadreddin-i Konevî      yaşayışlarına tezat teşkil edecek manzaraya
                 on üçüncü asır Anadolu’sundaki iki önemli     sahiptir.









                                                            91
   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98