Page 90 - Dârülmülk Konya Dergisi 2024 6. Sayı
P. 90
Böyle anlar nedense uzun sürmez, “bir giydiklerinden hepimiz memnun ve mesrur
rüyadan uyanır gibi” kendimize geldik. bir halde parçalara iştirak ediyorduk. Ama
İmamla musâfaha ederken dünyaya benin aklım bir taraftan da tahtaya yazılan
yeniden adım attık. Ancak misafir ortada metinde idi. Ara verildiğinde mehterbaşını
görünmüyordu. Farruh Ağabey durumu “derkenar ederek” uygun bir mukaddimeyle
anlattı. İngilizce konuşmaya meraklı hataya işaret etmiş daha sonraki sohbet
turşuculardan biri olan bendeniz, şadırvana sırasında ise vazifemi yapmış (!), hatalı
yöneldim. Maksurelere baktım. Neden sonra yazılmış güftenin tamamını düzeltmiştim.
bencileyin kısa boylu olan misafirimizi, iyice Bu arada mehterdekilerin güftenin Farsça
küçülmüş bir halde havuzun sol yanındaki fil- olduğunu bilmediklerini, tabii olarak manasını
pâyenin arkasına çekilmiş, meditasyona devam anlamadıklarını, eseri bestesinin ve ritminin
ederken gördüm. Yanına yaklaştığım halde, gücü sebebiyle repertuarlarına aldıklarını
kıpırdamadı. Ne yapacağımı düşünürken biraz öğrenerek şaşırmıştık. Mehter o akşam
zaman geçmiş ki, Burhaneddin’in “Hazret misafirin isteği üzerine iki tane rast peşrevi
kime bakıyorsun öyle içi geçmiş dinsel kişi gibi” çalmış, beş-altı mehter marşını da birkaç
latife-gûnâ sözleriyle kendime geldim. Misafiri kere tekrarlayarak çalışmıştı. Marşlardan
göstererek “işini bitirmemiş galiba” dedim. biri “Yeniçeriye Gazel” adlı güftesi Yahya
Bu konuşma misafirimiz meditasyonundan Kemal’e bestesi Münir Nurettin’e ait Mahur
ayırmış olmalı ki “Afedersiniz!” diyerek makamındaki “Vur pençe-i alideki şemşîr
toparlanıp ayağa kalktı. Ama bizim gavurcuk, aşkına” mısraıyla başlayan marştı. Bizlerin de
öğle namazından sonra gezdiğimiz halde koroya coşkuyla katılmasıyla daha bülend-
kafası havada, bir canlı müze halindeki camiin avâz ile söylenen bu marşın “Ya Settar u ya
içinde bir sağa bir sola seğirterek levhalara Cebbar u yâ Kahhar u ya Gaffar” nakaratının
bakıp duruyor, âdeta oradan ayrılmamak için etkisini daha da artıran tekbir İngilizi epeyce
ayak sürüyordu. Bol “plesae”li cümlelerle etkilemişti. Ardından mehterandan biri
misafirimizi temâşâsından güçlükle koparıp, nezle görmemiş gür sesiyle gülbank çekmiş,
camiden çıkmak üzere kapıya yönelmiş olan erâtın “Yaââ Allâââhh” ünlemesine karışan
dostlara yetiştik. İki dolmuşa doluşarak kös, zil, zurna ve nakkarelerin etrafı saran
Kültür Parka vardık. Mehterin çalışmaya sadâsı -âsumanı inleten demeliyim- bizden
başladığı büyücek bir odaya sessizce girip çok onu derinden etkilemişti. İki şeye çok
yerimize oturduk. şaşırmış misafirimiz… Biri bu müziğin yani
Sadet harici gibi görünebilir ama söylemeden mehterin, askerleri yerinde duramaz, savaşa
edemeyeceğim. Tahtada geçilen eserin katılmaya adeta can atar hâle getirdiğini
güftesine ait ilk mısra yazılmıştı: “Ahmet nesim hissetmiş, diğeri cenk meydanında vuruşan
subuhdem.” Bu Fatih devri bestekârlarından yeniçerinin şevkini artıracağını düşünmüş.
dahi sanatkâr Abdülkadir-i Merâğî’nin rast Ayrıca başta o koca davulların darpları -kösleri
eseri idi. Güftenin ilk mısraı “Âmednesîm-i kastediyor- olmak üzere zurnaların çelik
subh-dem/Sabah güzgarı geldi” idi. Koroyu uçlu okların demir zırhları delerek kalplere
dinlemeye başladık. Mehter Takımındaki bazı saplanan seslerine karışan zillerin düşmanı ne
görevliler misafirimizin hatırına kıyafetlerini kadar yıpratabileceğini, nasıl sarsabileceğini
88